Fantezi ve Bilim Kurgu Türleri #1 : Cyberpunk

Merhabalar hepinize. Bugün sizlerle yeni bir yazı serisine başlamak istiyorum: Fantezi ve Bilim Kurgu Türleri. Bildiğiniz gibi başlı başına bir tür olan fantezi türü de kendi içinde çok çeşitli türlere ayrılıyor. Bu seride birçok alt türün genel özelliklerini anlatıp, nasıl ortaya çıkıp günümüze kadar geldiklerinden bahsedip, kullanıldıkları eserlere bakacağız.

          İlk yazı için özellikle Cyberpunk’ı seçtim. Malum Cyberpunk 2077’nin çıkmasına çok az bir zaman kalmışken Cyperpunk’ın ne olduğunu öğrenelim. Hazırsanız başlayalım.

          Cyberpunk; temelinde toplumsal yozlaşma, suç oranında artış, ekonomik düzeyler arası farkı artışı, tüketim toplumuna evrilme, bağımlılık sorunlarına karşı duyulan korkunun yüksek teknoloji ile birleştirilip bilim kurgu edebiytaına sunuluşudur. Yüksek binalar, ışıltılı şehirler, lüks arabalar, sanal dünyalar, siber uzuvlar ve tüm bunlara rağmen sefil yaşamlar. Her yerde suç, uyuşturucu, çeteleşme, tüm bağımlılıkların yanında bir de teknolojiye olan bağımlılık. Siber insanlar, siber korsanlar, suçlular ve büyük sirketlerlerle dolu bir evren Cyberpunk. Tüm ışıltılı şehir hayatına rağmen aşırı depresif çünkü şehir kalleş, şirketler kalleş, bağımlılık çok. Öyle ki Cyberpunk insanları mutlu olmak için ya uyuşturucu alırlar ya seks, kendilerini iyi ve vasıflı hisetmek için uzuvlarındaki teknolojik parçaları değiştirir beyin çiplerindeki yazılımları geliştirirler. Cyberpunk evrenlerde tüm tabular yıkılmıştır; uluorta yapılsa bile alkol, uyuşturucu, cinsellik, şiddet hepsi normal karşılanır. Devlet ve din kurumları yıkılmıştır. Otoriteler büyük şirketlerdir. “Low life, high tech” yani “düşük hayat, yüksek teknoloji” olarak tanımlanır Cyberpunk. Aslında harika bir toplum eleştirisidir.

          Türün atası olarak Philip K. Dick’in “Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?” eseri gösterilir. Bu kült eser ileride Ridley Scout tarafından yine çok kült bir eser olacak “Blade Runner” filmine dönüşecektir.

          Türün isim babası ise Amazing Stories dergisinde “Cyberpunk” isimli kısa hikayesi ile Bruce Bethke’dir. Bethke yazısına bu ismi verirken yüksek teknolojiyi betimlemek için “Cyber” ve serseri gençliği betimlemek içinse “Punk” kelimelerini kullanmıştır. Hikayenin içeriği ise dönemin ABD başkanı Ronald Reagan’ın artan suçla savaşmak için şirketlerle anlaşıp insanları tüketime yönlendirmesine karşı bir eleştiriydi.

Türün popülerleşmesi ve yükselmesi ise William Gibson’ın “Neuromancer” isimli eseriyle oldu. Cyberpunk evreni modern Japonya’ya benzeten William Gibson’ın ardından bu evrenin temel yapı taşı oldu. Neuromancer o kadar sevilmişti ki ileride çekilecek olan Jhony Mnemonic, Matrix ve Ghost in the Shell filmlerinin esinlendiği ana unsur ve türün gelecekteki eserleri için mihenk taşı oldu. Willim Gibson “Punk’ı uzun zaman önce toplumun bağrına gömülmüş patlak bir mermiden çıkardım ve onu bir uyarı olarak kullandım” sözleri ile de türü çok güzel bir şekilde tarif etmiştir.

          Cyberpunk evrenin Japonya benzetmesi dedik ama bunu görsel anlamda başaran kişi ise Avrupalı bir çizer olan John Greaud’dur (Mobius). Çizgi romanlarında Cyberpunk evrenini William Gibson’un betimlemelerine dayanarak modern Japonya’ya benzetmiştir. Gördüğümüz eserlerin çoğunluğunda John’un çizimlerinin tıpkısını görüyoruz.

  Bruce Bethke, Bruce Sterling ve William Gibson; Isaac Asimov’s Science Fiction Magazine dergisinin editörü Garder Dozois tarafından “Cyberpunklar” diye tanımlanır ve böylece “Cyberpunk” türün yegane adı olur.

Tabi ki tür sadece edebiyatla kalmayıp Akira, Ghost in the Shell gibi manga ve animelere; Billie Idel ve David Bowie gibi ünlü sanatçıların albümlerine; Deus Ex gibi oyunlara; Robocop, Minority Report, Matrix gibi filmlere de dönüştü.

Matrix gibi bir efsaneden bahsetmeden de yazıyı bitirmek olmaz. Özellikle sona sakladım. Çünkü Matrix sadece Cyperpunk türünü değil birçok farklı türü, tüm Cyerpunk kültürünü birçok farklı akım ve düşüncelerle harmanlayıp ortaya hem aksiyon dolu hem de felsefi bir şaheser koyuyor.

Yorum bırakın