Bundan 9 asır önce El Cezerî, insanlığın çeşitliliğine ve o dönemde İspanya’dan Orta Asya’ya kadar yayılan İslam’ın evrenselliğine duyduğu hayranlığı göstermek için oldukça ayrıntılı olan “Filli Su Saati”ni tasarlamıştı. İslam dünyasının zenginliğini eserine yansıtmak isteyen El Cezeri, Arşimet su prensibine; Hint saati ve Hint fili, Mısır Zümrüdüanka’sı, Arap figürleri, İran halısı ve Çin ejderlerini takviye etmişti.
Kale üzerindeki figürün Selahaddin Eyyubi olduğu, El Cezeri’nin büyük lidere duyduğu
saygıyı ifade etmek için kullandığı düşünülüyor.
Ayrıca, saatte kullanılan unsurlar ülkeleri ve ticareti de simgelemekte olup, her hayvan bir
miti dile getiriyordu; fil kraliyet ve soyluluğu, Zümrüdüanka yeniden doğuş ve hayatı, ejder
ise güç ve yenilmezliği…

Fil saatinin temel özelliği dibi delik bir kâsenin düşey batması yerine, ağzı etrafında çevrilerek bir saatlik çevrimini tamamlanmasıdır. Bu özellik zaman ölçüm sisteminin kalbini oluşturur. Delikli kâse, filin karnına yerleştirilen bir su tankının içinde yüzer. Suyla dolan kap yavaşça batarak yana yatar, bu esnada da kendisine bağlı üç ipi çeker. Bu üç ip, teker teker bırakılan otuz tane topu, ejderlerin hareketini ve kendi etrafında dönen kâtip figürünü kontrol eden mekanizmaları harekete geçirir. El Cezeri’nin dehası, çevrim süresinin kâsenin dibindeki delikle hassas ayarlanabilmesinde yatar. Kâsenin dolması, batması ve yeni bir çevrimin başlaması tam yarım saat sürer. Kâse dibe battığında kuş sesine benzeyen, flüt gibi bir ses çıkarmakta, Zümrüdüanka kuşu kendi etrafında döner. Bu esnada serbest kalan bir top, Selahattin Eyyubi figürünün arkasındaki kadranı çevirir. Sağa ya da sola doğru dönen Selahattin Eyyubi figürü, bu hareketiyle hangi şahinin hangi topu bırakacağına “karar verir”. Şahinin bıraktığı, ağzına düşen topun ağırlığıyla aşağı inen ejder, topu fil bakıcısının arkasındaki vazonun içine bırakır. Bu, fil bakıcısının kolunu hareket ettirir ve topun vazoya girmesiyle bir zil sesi duyulur. Selahattin Eyyubi’nin yukarısındaki kadranda yarım saatte bir yarıya kadar dolan daireler saati gösterir. Bu hareketler serisi, yarım saatte bir tekrarlanarak devam eder. Saatin, sabah ve akşam günde iki kere kurulması gerekecekti. Bunun için, otuz metal topun ilk yerlerine geri getirilmesi; ayrıca, gece ve gündüz uzunluğunun günbegün değişmesi sebebiyle bir ‘saat’ denilen süre farklılığı gösterdiğinden, su seviyesinin korunması gerekiyordu.


Yorum bırakın