İyi günler sevgili okurlar bugün hakkında yazmak istediğim oyun Assassin’s Creed Odyssey bir hatam olursa şimdiden affola.
İlk olarak oyunumuz Antik Yunanistan’da bizi iki karakterden birini seçmemizi isteyerek başlıyor. Söylemem gerekiyor ki erkek karakter Alexios’u da seçseniz kadın karakter Kassandra’yı da seçseniz hikaye tamamen aynı ilerliyor. Yani senaryo olarak erkek kadın olarak bir ayrım yok.
Layla Hassan isimli karakterimizin Animus’a* girmesi ile başlıyoruz oyunumuza.
Ben Kassandra’yı seçerek başladım Anti Yunanistan’daki macerama.

Spoiler vermemek için hikayeye değinmeyeceğim ancak hikaye hakkında yorum yapmadan da geçmek istemiyorum.
Hikaye beni çok etkileyen bir başlangıç yapmadı aslında sonrasından gelen birkaç olay ilgimi çekse bile çok özel bir yere sahip olamadı yani aslında beni tam olarak içine çekemedi. Ana oyunda hikaye üçe ayrılıyor. Birincisi ailemiz hakkındaki hikayemiz, ikincisi Kült ve Kültistlerle olan hikayemiz, üçüncüsü Atlantis hikayemiz. Üç hikaye kısmını da bitirdim ancak bunların arasından final konusunda beni etkileyen tek hikaye Atlantis’ti. Öyle etkiledi ki hemen gidip DLC’yi satın aldım. Dlc’yi farklı bir yazıda ele almak istiyorum şimdi hikaye kısımlarına biraz değineyim.
Öncelikle bir açık dünya oyunu olmasından dolayı hikayeyi bitirdikten sonra açık dünyada gezebiliyorsunuz.
Aile hikaye kısmının bence çok bir derinliği yok hatta çok sığ görevlerle oluşturulmuş bir hikaye. Açıkçası sadece bu hikaye için kesinlikle oynamaya değmez oyun. Ancak aile hikayesinin sonunda verdiğiniz karar sizin sonrasında olan açık dünya tecrübenizi etkiliyor. Fakat bunu açık şekilde söylersem spoiler olur.
Kült hikaye kısmına gelecek olursam her kültistin küçük birer arka plan hikayesi olması hoşuma gitmiş olsa bile temelde yapılan iş bir adamın öldürülmesi olduğundan ötürü Mafia 3’teki hayal kırıklığıma benzer bir hayal kırıklığı yaşadım.

Atlantis hikayesi ise hem içerik hem final açısından en sevdiğimdi ama çok çok çok kısaydı ki bence sadece bir satış stratejisi. Açıkçası başarılı bir strateji çünkü bana Dlc aldırdı.
Şimdi değinmek istediğim konu açık dünya.
Odyssey fazlasıyla büyük bir açık dünyaya sahip ama bu büyüklük bazen insanı yorabiliyor. Bir yerden bir yere gitmek eğer hızlı seyahat imkanınız yoksa zulüm olabiliyor. Aynı zamanda haritayı baya gezdikten sonra bazı yerlerin sadece orda olsun diye koyulduğunu düşünmeden edemedim. Boş gereksiz bir mekan fakat gerçek Yunan haritasını yaptıklarından o kısmı da koymaları gerekmiş gibi. Bunların dışında gayet güzel bir açık dünyası var. Özellikle bazı yerlerde kendinizi oyunu bırakmış manzara izlerken bulmanız normal.

Silahlardan ve zırhlardan bahsetmesek olmaz.
Oyun silah tiplerini birbirinden ayırmasının (hançer, kılıç, gürz vb.) yanı sıra bu silah tiplerinin içerisinde de gayet güzel ayırmış silahları yani çok fazla çeşitlilik var. Zırhlar ise bence daha çeşitli ve zırh setlerinin birbirine uyumu ile zırhlar çok güzel durabiliyor.
Level sistemini de biraz eleştirmem gerek.
Oyunda dümdüz ana hikayeden ilerlemek gibi bir şansınız yok çünkü bir yerden sonra karakterinizin seviyesi yetmeyecek ve o görevleri yapmakta zorlanacaksınız. Kendinizden bir, iki seviye üst düşmanları belki öldürebilirsiniz ancak seviyenizin çok üstü düşmanlarla karşı karşıya gelmeniz bile çok zor. Ve unutmayın ki sizin seviyeniz arttıkça dünyanın da seviyesi artıyor. Yani 15 seviye isteyen bir görev gördünüz 20 olayımda kolayca yaparım deme şansınız yok çünkü siz 20 seviye olduğunuzda o görev içerisinde uğraşmanız gereken şeylerde 20 seviye oluyor. Bu yüzden seviye kasayım her önüme gelene tek atayım diyemiyorsunuz.
Gelelim paralı askerlere.
Oyunda sizde bir paralı askersiniz ve dünyada yaptığınız şeyler sonucunda başınıza ödül koyulabiliyor bununla beraber bu ödülü almak isteyen paralı askerler peşinize takılıyor. Ya başınıza koyulan ödülü cebinizden karşılayacaksınız ya da başınıza ödül koyan kişiyi öldüreceksiniz.
Paralı askerler için özel bir menü bulunuyor ve siz paralı asker öldürdükçe o menüdeki sıralamanız artıyor. Paralı asker klasmanınıza göre farklı güçlendirmeler kazanıyorsunuz.

Son olarak değinmek istediğim iki kısım kaldı; Oynanış ve Yetenekler.
Oynanış kısmını anlatmam gerekirse. Bence bu oyunu en zevkli yapan ve en oynanır kılan kısım bu.
Dövüş mekanikleri çok hoş, vuruş hissi tatmin edici, açık dünyada dolaşmak zevkli, karakter gelişimize göre oyunu oynama şekliniz değişiyor, yaptığınız hareketlerin bir sonucu oluyor bazen o kadar eğlenmeye başlıyorsunuz ki saatlerce kalkmayabiliyorsunuz. Sıkıntısı ise Origins’ten hiçbir farkının olmaması. Yani Origins’i oynadınız bitirdiniz diyelim hemen ardından Odyssey’e girerseniz hem yorulur hem sıkılırsınız çünkü aynı şeyleri yapıyorsunuz. Sanki aynı şeyleri alıp karakteri ve haritayı değiştirip önümüze koymuşlar.
Sanki demek yanlış oldu çünkü tam olarak böyle. Ancak Origins’i oynamadıysanız. Odyssey’de eğleneceğiniz bir 50 saat sizi bekliyor.
Yetenek sistemi ise:
Çok güzel, kullanışlı, güçlü, görsel açıdan güzel duran, iyi tasarlanmış yetenekler olsa bile sadece statüleri arttıran sayısal yeteneklerde mevcut. Ancak oyun içerisinde aktif kullandığınız yetenekler sizi çok eğlendirebiliyor. Özellikle adama Kahraman Vuruşu ile öldürdüğünüzde aldığınız keyif vazgeçilmez.
Gemi savaşlarına bilerek değinmedim çünkü tarafsız yorum yapamayacağım. Kişisel yorumum ise olumsuz yönde. Ben Black Flag oynadığım günden beridir Assassin’s oyunlarında gemi savaşlarına gıcığım çünkü. Bu yüzden ben sevmemiş olsam bile siz girdiğinizde eğlenebilirsiniz. Öyle ki eğlenen arkadaşlarımda mevcut fakat ben gemi savaşlarını yapmamayı tercih ettim elimden geldiğince kaçırdım ve minimum gemi savaşı ile oyunu bitirdim.

Toparlayacak olursam:
Oyun kesinlikle keyifli bir deneyim vaad ediyor ancak Valhalla’ya dek gelen neredeyse tüm Ubisoft oyunları gibi fabrikasyon ürün. Yani size sunduğu farklı bir şey yok. Bir formül oyunu kendisi. Daha önce Origins oynamadıysanız veya oynamanız üzerinden biraz vakit geçtiyse bu oyuna girebilirsiniz. Ancak hikayede derinlik beklemeniz hata olur çünkü çok sığ bir hikaye var oyunda. Oynanışa laf etmek çok zor çünkü adamlar ne olursa olsun bu işi yapıyor.
Zaten Ubisoft’un oyunları genel olarak kötü değil sadece birbirini çok tekrar eden oyunlar. Kötü oyunlar olsa bu adamlar hala piyasada olamaz.
Şimdi adetten puanlamamızı yapalım ve yazımızı noktalayalım.
Hikaye: 6/10 (Normalde 5 ama Atlantis hatırına 6 olsun.)
Hikaye Anlatımı: 6/10
Grafikler: 9/10
Oynanış: 9/10
Dünya Tasarımı ve Atmosfer: 9/10
Bölüm Tasarımları: 7/10
Final: 5/10 (Yine Atlantis finali hatrına 5 yoksa daha düşük benim gözümde.)
Genel Ortalaması: 7,7/10

Yorum bırakın