Herkese selam, bugün genel geçer olan ancak neredeyse hiç farkında olmadan yaşadığımız bir konu ile karşınızdayım. Başlıkta da gördüğünüz üzere konumuz “korku”. Tasvir ettiğim ve doğru olduğu üzere korkunun bir diktatör olduğunu düşünüyorum ve bunu sizlere kanıtlayacağım. Biliyorum böyle söylemesi fazla kolay ve kafanıza oturmadı, o halde gelin beraber ayrıntılı inceleyelim. Korku, kelime anlamınca “bir belirsizlik karşısında, tehdit algısı ile tetiklenen, rahatsız edici ve olumsuz bir his” olarak tanımlanmış. Tanımdaki kilit kavramlar olan belirsizlik ve tehdit algısı ile oluşan olumsuz his olarak temize çekersek, burada bir konfor alanından çıkış olduğunu fark etmeniz oldukça doğal. Kısaca konfor alanı, insanın kendini rahat hissettiği alan, durum vs diyebiliriz. Diktatör demiştim korkuya, unutmadan diktatörlük neymiş ona da değinelim. Diktatörlük, bir hükümet biçiminde yönetimin tek bir birey tarafından yönetilmesi olarak tanımlanabilir. Ama bizim konumuzdaki diktatörlük kelime anlamından çok, yaptığı bir hareket üstüne o da toplumdaki insanların rızası olmadan insanların hayatlarını her yönüyle kontrol edebiliyor olması. İşte korku ile arasındaki ortak küme tam olarak burada. Korku, her şeyin temeli ve en güçlü duygudur. Gücü öyle büyüktür ki, hayatımızdaki her kararı onun isteğine göre veririz. Bilinçli ya da genelde olduğu gibi farkında olmadan bizi götürmek istediği yere gider, hatta çoğu zaman “ben hiçbir şeyden korkmam” diyerek yokmuş gibi davranıp kendimizi kandırırız. Yapmayın dostlar, en basit hareketimize bile etkisi olan bu duygunun varlığını reddetmek hataların en büyüğüdür. Hata yapmayalım diye tedirgin hareket ederken aslında en büyük hatayı yapıyoruz. İnsanları bir şeyleri yapamamaya, gerçekleştirememeye iten bir his bu. Korunma iç güdüsü ile korkup belki yapsak çok şey kazanacağımız bir işe girişmememiz gibi. Ben hayatımızda korku duygusunun yeri olmamalı diye düşünüyorum. Evet %50-%50 şansımız var, başarı ya da başarısızlık. Kumar gibi görünse de inanın öyle değil, neden mi? Korku bana göre arkamızda yanan bir mum alevinin duvardaki yansıması gibidir. Ondan kaçtıkça gözünüzde daha da büyür, aşılamaz bir hâl alır ancak üstüne gittiğiniz takdirde ise küçülür. Korkunuzu aştığınızda “ben bundan mı korkmuşum ya, keşke daha önceki korkularımın üstüne de gitseydim!” diyeceksiniz, ben altına imzamı atarım. Kaygı, stres ve korku insanı olduğu fiziksel yaşıyla eşit olan ruhsal yaşını yaşlandırmakla kalmaz, zararı daha büyük psikolojik sorunlarla noktalanabilir. Size çok basit ve kendimden bir örnek vermek istiyorum. 5-6 yaşlarındayım, bir aile dostuna misafirliğe gitmiştik. Ailenin oğlu benden birkaç yaş büyüktü ama az çok anlaşabilmiştik. Bilgisayarda bir oyun oynuyorken bana arkamı dönmemi ve bana sürpriz bir oyun açacağını söylemişti. Arkamı döndüm, bekledim, bekledim ve aniden ışıklar söndü, birtakım kahkahalar eşliğinde kapı kapanıp kilitlendi ve ben bir korku-gerilim şaheseri olan Resident Evil 4 ile karşı karşıya kaldım. Refleks olarak başına oturdum, karakteri yönlendiriyorum ama nasıl gerginim, her yerden akın akın zombi kılığında tipler geliyor, ışık yok, korkuyorum, gerilmişim.. Oyunu durdurup başından kalktım ve kapı açılana dek ekrana bakmadım. Yıllar geçti, oyunu denemek aklıma bile gelmezken pandemi süreci ilk başladığında (Mart 2020) bir süre sonra oyunsuzluk çektiğimi fark ettim ve bu oyun aklıma geldi, bir şans vermek istedim. Oyun eski olmasına rağmen hâlâ taş gibiydi ve beni kendisine o kadar bağlamıştı ki oyunu soluksuz şekilde oynayıp bitirdim. Şubat 2021’e geldiğimiz bugünlerde, oyunu 2 kere bitirip ara vermiştim, 4 gün önce ise 3. kez başlamış bulunuyorum. Bu bende bir travmatik tarzda korku oluşturmuştu, ne bir film ne de bir oyun fark etmez içerisinde rahatsız olacağım (korku-gerilim) ile ilgili bir şey varsa direkt uzaklaşıyordum. 13 sene sonra olsa da korkumu yenebildiğim için mutluyum. Bu belki basit bir örnek olabilir sizin adınıza ancak böyle korkunuzu yenme bağışıklığını ve zihniyetini kendinize kazandırabilirsiniz. Hayatın korkulara yenik düşecek ve bununla savaşacak kadar uzun olmadığını hatırlatmak isterim. Cesur olun, hata yapmaktan korkmayın. Hata bile yapacak olsanız bu size kaybettirmeyeceği gibi üstüne çok şey kazandırır. Gerçekten içinizdeki diktatöre yenik düşecek kadar zayıf mısınız? Hayatı korkularınız yüzünden ıskalamayın! Hayatı ıskalayanlar, hayat tarafından ıskalanır bunu hiçbir zaman unutmayın. Bunları okuduktan sonra bir korkunuzu yenmeye ne dersiniz? En çok korktuğunuz, ben bunu asla yapamam dediğiniz şeyi yapın, emin olun korkunuz bir mum ışığı gölgesi kadar bile güçlü değil. Hata yapmaktan korkmayan, korkularının da üstesinden gelebilen bireyler olabilmemiz dileğiyle.
Hayvanları koru,
Doğayı sev,
Kendine iyi bak.

Yorum bırakın