Dr Rajendra Persaud pratik zekânın (kıvrak zekânın) başarıyla nasıl bağlantılı olduğunu açıklıyor.
Bu sene, rekor sayıda lise öğrencisi final sınavlarında çok yüksek notlar elde ettiler, fakat işverenler genç insanların işte başarılı olmaya dair temel becerilerden hâlâ yoksun olduğunu şikâyet ediyor. Sunulan tek açıklama sınavların daha kolay hale gelmesi gerektiğidir. Fakat gerçek yanıt, Amerika’daki Yale Üniversitesinde seçkin bir psikolog ve zekâ konusunda dünyanın önde gelen uzmanı Profesör Robert Sternberg tarafından daha yeni yayınlanan bir çalışmada yatıyor olabilir. Araştırması tamamen yeni bir türün varlığını ortaya çıkarıyor: Pratik Zekâ.
Profesör Sternberg’ün hayrete düşüren bulgusu, gerçek hayattaki başarıyı tahmin eden pratik zekânın akademik zekâ ile ters bir ilişkiye sahip olduğudur. Diğer bir deyişle, pratik olarak ne kadar fazla zekiyseniz, okulda veya üniversitede başarılı olma şansınız o kadar azdır. Benzer şekilde, ne kadar fazla kâğıt niteliğine sahipseniz ve notlarınız ne kadar yüksekse, günlük yaşamın problemleriyle başa çıkma konusunda o kadar az az yetenekli ve pratik zekâ puanınız o kadar düşük olur.
İş yerlerinde açıkça başarılı olan pek çok insan standart IQ (akademik zekâ) testlerinde kötü yapıyor. Girişimcilerin ve sıfırdan büyük işletmeler inşa edenlerin sıklıkla lise veya üniversite terk oldukları keşfedilir. IQ konsept olarak 100 yıldan daha eskidir. IQ’nun, bazı insanların zihinsel görevlerin geniş ölçüdeki çeşitlerinde neden mükemmel olduklarını açıklaması gerekiyordu. Fakat IQ, bazı yüksek puan alanların testleri tarafından tahmin edilenleri gerçek hayatta başarmakta çuvalladıkları belirginleştiği zaman sorunla karşılaştı.
On yıl önce ortaya çıkan duygusal zekânın (EQ) bu eksikliği açıklaması gerekiyordu. Gerçek hayatta başarılı olabilmek için insanların hem duygusal hem de zihinsel yeteneklere ihtiyacı olduğunu öne sürdü. EQ kendini motive etmeye ve hayal kırıklıkları karşısında inat etmeye dair; dürtüleri kontrol etmeye ve hazzı geciktirmeye dair; ruh hallerini düzenlemeye ve sıkıntıyı düşünmeye dair yeteneği mahvetmekten alıkoymaya dair ve de başkalarını anlama ve onlarla empati kurmaya dair yetenekleri içerir. Toplumsal veya duygusal zekâ, üstün zekâlı insanların gerçek hayattaki eksikliklerinin çoğunu açıklamada kullanışlı bir kavramken, gerçek hayattaki başarıyı ölçmede IQ testinden daha da ileriye gitmedi. Yine, iş dünyasındaki en başarılı insanların bazıları sosyal cazibeden açıkça yoksundular.
Karşılaştığımız tüm gerçek yaşam zorlukları yalnızca iyi sosyal yeteneklerle çözülemez – ve bir durumdaki iyi sosyal sezgi bir başkasına çevrilemeyebilir. Akademik ve duygusal zekâ puanlarıyla ilgili can alıcı sorun, ikisinin de gerçek hayattaki başarının zayıf öngörücüleri/kâhinleri olduğudur. Örneğin; araştırma, IQ testlerinin iş performansı gibi hayattaki başarının yalnızca %4 ila %25 arasını tahmin ettiğini gösterdi.
Yale’deki Profesör Sternberg’ün grubu geleneksel zekâ nitelik araştırmacılarına nazaran çok farklı bir konumdan başladılar. Zekânın ne olduğunu sormak ve hayattaki başarıyı tahmin edip etmediğini araştırmak yerine, Profesör Sternberg gelişen insanları gelişmeyenlerden neyin ayırdığını sordu. Bu zekâ biçimini matematiksel veya sözel testlerle ölçmek yerine; pratik zekâ, “Arabayla seyahat ediyorsan ve bir kar fırtınası sırasında otoyolda mahsur kalsan, ne yaparsın?” gibi gerçek hayat ikilemlerine verilen cevaplar tarafından puanlanır. Bu sorular arasındaki önemli bir çelişki, akademik testlerde genellikle bir cevap olurken, pratik zekâ testlerinde -gerçek hayatta olduğu gibi- problemin birkaç farklı çözümünün olduğudur.
Yale grubu, başarılı insanların elde ettiği gerçekten yararlı bilgilerin çoğunun günlük aktiviteler esnasında -fakat tipik bilinçli farkındalık olmadan- kazanıldığını buldu. Başarılı insanların davranışının onların bu bilgiye sahip olduklarına dair gerçeği yansıtmasına rağmen, büyük başarılı kimseler ne bildiklerini sıklıkla ifade edemez veya tanımlayamaz. Bu, pratik zekâyı tanımlamanın neden çok zor olduğunu kısmen açıklar.
Profesör Sternberg pratik zekâya ulaşmanın en iyi yolunun, başarılı insanların işlerini yaparken öğrendikleri becerilerini göstererek sorunları çözdükleri iş yerindeki kritik olayların örneklerini ilişkilendirmek için başarılı insanlardan istemek olduğunu buldu. Pratik zekânızı geliştirmenin en iyi yollarından birinin; iş yerinde usta uygulayıcıları gözlemlemek ve bilhassa, onların işi yaparken elde ettikleri becerilere odaklanmak olduğu görünür. İşin garibi, bu geleneksel çırak eğitiminin temelidir. Tarihsel olarak, genç doktor iş yerinde uzman cerrahı gözlemleyerek ve genç avukat danışman avukata yardımcı olarak öğrendi.
Pratik zekânın önceki açıklanamayan çelişkiyi çözüme kavuşturduğunun göründüğü bir başka alan, akademik testlerdeki performansın resmî eğitim bittikten sonra genellikle azalmasıdır. Fakat çoğu daha yaşlı yetişkinler, onların pratik problemleri çözmeye dair yeteneklerinin yıllar sonra arttığını iddia ediyorlar. Kuruluşlar ve şirketler için anahtar çıkarım, pratik zekânın geleneksel denetim ve performans ölçme prosedürleri ile tespit edilebilir olamayabileceğidir. Yeni veya daha az yetenekli çalışanları pratik olarak daha zeki olmaları için eğitmek, eğitim kılavuzları veya derslerden öğrenmekten ziyade gerçekten uygulamada zeki olanlardan öğrenmeyi içerecektir.
Muhtemelen işe almadaki en büyük mücadele, bu yeni çalışmaların kâğıt üzerindeki niteliklerin şirketinizin problemlerini çözmede kimin en iyi olacağını tahmin etmede yardımcı olmasının ihtimal dışı olduğudur. Profesör Sternberg’ün araştırması, bizim tamamen farklı bir şekilde şirketlere bakmaya başlamamız gerektiğini -ve her zaman çok sayıda problemin çözüldüğü fakat eylem sırasında pratik zekâyı görmek için yeni gözler gerektirebileceği yerler olarak görmeyi- önerir.

Yorum bırakın