Merhabalar
Uzun zamandır oyun incelemesi yazmıyordum. Geri dönüşümün muhteşem olmasını istediğim için muhteşem bir oyunla yapmak istedim bu geri dönüşü. Bu gün üzerine konuşacağımız oyun Red Dead Redemption 2.
Öncelikle oyunun hikayesinden ve hikaye anlatımından bahsetmek istiyorum. RDR2 çok sağlam bir hikayeye sahip olmasının yanı sıra bu hikayeyi çok güzel bir şekilde aktarmayı başarıyor. Oyun hikayesiyle sizi alıp götürüyor adeta. Ancak burada önemli olan konu hikaye anlatımı. Diğer Rockstar oyunlarına nazaran daha yavaş bir hikaye işleyişi var. Oyun size hikayeyi sindire sindire gösteriyor. Bu benim için bir dezavantajdı çünkü ben oyunu oynarken bazen uzun aralıklar bırakmam gerekti ve bu yüzden bazı yerlerde hikayeden koptum. Yine de bu çok büyük bir eksi olarak karşıma çıkmadı çünkü oyunun son on- on beş saati bir film gibi ilerliyor. Sizi tamamen içine çekiyor ve ağzınız açık şekilde takip ediyorsunuz.
Ana hikayeden sonra yan görevlere gelelim. Yan görevler küçük güzel hikayelere bölünmüş haldeler ve yapıp yapmamak sizin kararınız. Ama çok keyifle yaptığım yan görevler vardı. Ben bakmanızı tavsiye ederim.
Oyunda avcılık, balıkçılık, atış talimi, poker ve bir çok küçük etkinlikler mevcut. Benim bunların arasından en çok yaptığım etkinlik pokerdi. Bir görevden gelmişim saate bakıyorum çok zamanım yok ve oyundan çıkmak istemiyorum. Oturuyordum poker oynamaya ve göreve harcayacağım zamandan çok daha fazlasını pokerde harcıyordum.

İkinci oyun ilk oyunun öncesini anlatıyor. İkinci oyunda ana karakterimiz Arthur Morgan. İşte oyundaki en sevdiğim yanlardan birisi bu. Arthur’un kişiliğine bayıldım. Senelerdir aradığım oyun karakteri Arthur olabilir çünkü oyun karakterlerinin en sevmediğim yanına sahip değil. Bunu bir örnekle anlatmam gerekiyor. Mesela Dying Light oynarken en sevmediğim olay ana karakterimizin her şeye atlamasıydı. İlerde zombiler var diyordu birisi bizimki de ben hallederim diyordu. Her şeye atlayıp ben hallederim diyordu. Görev ona verilmiyordu yani ortada bir görev vardı ve ana karakterimiz bunu duyduğu anda ben yaparım diyordu. Arthur’da bu olay yok. Bir olay olduğunda ve Arthur bunu duyduğunda çoğu zaman verdiği ilk tepki “Bana ne?” oluyordu. Bu Arthur’u sevmemin en temel nedeni oldu.

Sonrasında John Marston’la oynuyoruz kısa bir süre. Bu da birinci oyun ile ikinci oyun arasındaki bağı sağlıyor. İlk oyunda ana karakterimiz John’du. John ile oynadığımız kısımlarda da aradaki hikaye boşluğunu dolduruyoruz.
Hikaye, görevler, etkinlikler ve karakterlerden bahsettiğimize göre beni oyuna en çok bağlayan kısma geçebiliriz. Yani oynanış elementlerine.
Vuruş hissi kesinlikle mükemmel oyunda ilk ateş ettiğiniz anda anlıyorsunuz bunu ve diyorsunuz ki “Rockstar yine yapmış” hele titreşim özelliği bulunan bir gamepad ile oynarsanız o ateşin keyfi bambaşka oluyor. Daha uzatmak isterdim ama kendiniz deneyimleyerek görmeniz daha iyi olacaktır.
At sürmek çok eğlenceli oyunu yaklaşık altmış- altmış beş saat kadar oynadım son saatlere kadar hızlı seyahat imkanım olduğunu bile bilmiyordum. Öğrendikten sonra da iki kez falan kullandım.
Açık dünya mükemmel denebilecek kadar iyi. Gerçekten yaşayan bir dünya var. Her şey bir amaca hizmet ediyor gibi duruyor o dünyada. Sanki Çehov’un Tüfeği prensibiyle yapmışlar açık dünyayı. (Çehov’un Tüfeği prensibi sahnede bulunan her şeyin gerekli olması gerektiğini söyleyen bir ilkedir. Anton Çehov bu konuda “Eğer birinci perdede sahnede bir tüfek asılıysa onu takip eden perdelerde o tüfek mutlaka patlamalı.” Der.)
Son olarak grafiklere değinmek istiyorum. Oyunda grafiklere sadece grafik demek en başta yapılan hatalardan birisi olur bence. Çünkü o kalite bir oyun grafiği olamaz. Işıklandırmalar, çizimler, kaplamalar ve tüm ayrıntıların hepsi yerli yerinde ve mükemmel bir uyum içerisinde. Grafikler fazlasıyla güzel.

Açıkçası oyun incelemesi yazma konusunda biraz paslanmışım. Belki bu RDR2’den kaynaklı olabilir. Çünkü oyunda bu yazıda bahsetmediğim bir çok detay var. Bkz: Onur, silahlar, ölüm gözü ve sayamayacağım bir çok detay. Aslında hepsinden bahsetmek isterdim ancak bu yazıyı fazla uzatır aynı zamanda bu ayrıntıları keşfetmek oyunu daha zevkli kılıyor. Bu nedenden ötürü bahsetmedim.
Toparlamam gerekirse RDR2 kesinlikle oynanması gereken oyunlardan birisi bence. Fiyat konusunda biraz pahalı gelebilir ancak indirim döneminde eğer bütçeniz yeterse kesinlikle değerlendirmelisiniz. Ancak bu oyunu alırken beklentiniz kesinlikle GTA olmasın çünkü ikisi aynı tür gibi gözükse bile çok farklı türden işler.
Şimdilik benden bu kadar. Nice yazılarda görüşmek üzere.

Yorum bırakın