Washington Üniversitesi Öğrenme ve Beyin Bilimleri Enstitüsü’nün (I-LABS) yaptığı bir araştırmanın sonucunda yabancı dil öğrenme yetisinin belli bir ölçüde beyin beyaz maddesinin yoğunluğuyla doğru orantılı olduğu ileri sürüldü. Ayrıca İsveş’teki Lund Üniversitesinde yapılan MRI araştırmasının sonucunda aktif dil öğrenme sürecinde beynin kapasitesinin fiziksel olarak arttığını öne sürüldü. Çok dilli(polyglot) Benny Lewis gibi diğer dil uzmanları bile yetişkinlerin çocuklardan daha iyi dil öğrenicileri olduğunu ve dil öğrenme hedeflerimizi sınırlamak için genellikle tam tersini öneren çalışmaları kullandığımızı söylüyor. Yetişkinler olarak, dil öğrenme engellerimizin çoğu egolarımız ve değişime karşı direncimiz tarafından yaratılmış olmaktadır. Sıfırdan öğrenen çocukların aksine, bol miktarda bağlam kaynaklarımız diller arasındaki karşılaştırmaları daha kolay anlamamıza yardımcı olabilir, fakat uygun aksanları benimsememeyi seçtiğimizde bizi geride tutabilir. Dil öğrenimi açık fikirli olmayı gerektirir ve dünyaya fazla bağlı olmak bir engel olabilir. Sonuç olarak, genlerimiz ve beyin faaliyetimiz yeni bir dili ne kadar iyi öğrendiğimizi belirleyebilir, ancak yeni bir dil öğrenme eylemi beyni uyarmaya yardımcı olur. Zihinleri daha esnek olduğu için çocuklar hızlı bir şekilde öğrenebilirken, yetişkinler daha iyi olmasa da, üzerinde çok çalışırsak, yine de aynı derecede etkili öğrenebilirler.

Yorum bırakın