God of War

İyi günler sevgili okurlar.

Uzun zamandır yazı yazmıyor dolayısıyla bir paylaşımda bulunamıyordum ve bu işe bir nokta koymak istedim. Değişen hayatıma adapte olmaya çalışırken gönül koyarak başladığımız web dergimizi biraz boşlamıştık. Geri dönüş yazımı yazarken bir oyun yazısı ile dönmek istedim çünkü bu siteye bir oyun yazısıyla başlamıştım. Ardından madem hayatım değişiyor bu durumda değişen hayatın bize getirdiği güzelliklerden birisiyle başlamalıyım diyerek aslında Playstation özel oyunu olmasına rağmen Sony tarafında birtakım düşüncelerin ve maddi kaygıların değişmesiyle (Bu benim şahsi düşüncem ama daha sonradan buna değinmek istiyorum.) Pc platformuna yeni gelen bir şaheser ile ilk adımı atmak istedim.

Bugün üstüne fikirlerimi belirtmek istediğim oyun God of War.

Kendisi playstation tarafının amiral gemilerinden bir tanesi desem haksız sayılmam galiba. Benim gözümde konsol oyunları ikiye ayrılır.

1-Konsolun var olduğu için oynanan oyunlar

2-Oyun var olduğu için alınan konsollar

İşte burada God of War ikinci kategoride bulunuyor. Yani sırf God of War oynamak için konsol alınabilir ve bu oyun dünyasına hâkim insanlar tarafından yadırganmaz. Türkiye şartları ne kadar buna izin vermese bile eğer maddi durumunuz iyiyse bu yapılabilecek bir harekettir.

Oyun yazılarımda genelde en sevdiğim kısımları en sona saklıyorum ve yine aynısını yapacağım. İlk olarak az olduğu için gözüme batan kısımlara değinmem gerek.

Oyunda büyük denilemeyecek bir açık dünya var ve gidebileceğimiz farklı dünyalarda mevcut. Ancak bir süre seyahatlerimizde sandal kullanıyoruz ve neden bunu yapıyoruz hiçbir fikrim yok. “Ne yani İskandinav yarımadasına geldik diye sandala binmek zorunda mıyız?” diye kızacak oluyorum ki sandal üstünde yapılan muhabbetlerden evren ve hikâye hakkında yeni bilgiler öğrendikçe sinirlerim yatışıyor. Oyun beni tam sinirlendirmek üzereyken bir anda yumuşatıyor ve bunu hep yapıyor. Tam sandala isyan edeceğim ilgimi çeken bir hikâye giriyor ve ben gideceğim yere ulaşmış oluyorum. Hatta bazen gideceğim yere ulaştığımda hikâye bitmediğinden yarım kalmasın diye sandaldan inmiyorum.

Kendisi Playstation 4’e özel çıkmış bir oyun olarak hayata gözlerini açtı ve Pc platformuna geçiş yaptı. Normalde bu geçişler yapılırken bazı sıkıntılar olur. Buglar , görüntüde yırtılmalar, optimizasyon problemleri genelde başı çeker bu işlem yapılırken. Ancak çok güzel bir şekilde Pc’ye uyarlamışlar sıkıntısız bir oyun deneyimi yaşadım.

Oyunda canımı en çok canımı sıkan konu ise bosslar oldu. Açıkçası oyun öyle bir açılış sekansı yaptı ki büyük bir gazla başladım oyuna ancak ilk boss savaşında aldığım tadı maalesef bir daha alamadım. Bakın burada boss savaşları kötüydü demiyorum. Başlangıçta verdikleri boss o kadar iyiydi ki sonra hep bu tadı aradım. Ancak eğer başta o boss olmasaydı tüm bosslarda ağzımın suyu aka aka oynardım. (Biraz düşününce aslında yine ağzımın suyu aka aka oynadım.)

Gelgelelim oynanış kısmına, bu oyun benim son zamanlarda oynadığım en iyi oyundu. Kesinlikle son zamanlarda bir tık üstünü görmedim. Vuruş hissi mükemmel. Kratos’un o baltayı kullanması harika bir his uyandırıyor insanda. Öyle bir oyun hayal edin ki yürümek bile keyif veriyor insana ya da hayal etmeyin direkt olarak oynayın. Araya serpiştirilen ufak bulmacalar. Bir anda rastgele bir kapının arkasından ufak bir hikâyeye dalmak. Dünyada gezinirken keşif hissinin ön planda olması. Bunların hepsi kusursuza yakındı. Belki de kusursuzdu bilemiyorum.

Pc sürümünde DLSS teknolojisinin bulunması da oyuncular için kesinlikle büyük bir artı.

Grafiklere değinmeden geçmek istemiyorum ancak artık oyunu övebilecek kelime bulamıyorum. Şahane falan demeliyim galiba. Grafiklerle beraber kullanılan kamera açıları da gayet tatmin ediciydi.

Seslendirmeler zaten beni çok etkiledi üstüne bir de Türkçe altyazıyla oynamak bu oyunu gerçekten harika bir deneyimdi. Müziklerin kalitesine değinemiyorum çünkü benim anlatamayacağım kadar üst düzeyde.

Artık oyunun en beğendiğim kısmına gelmem gerek. Karakterler ve aralarındaki ilişki.

Bir yetişkin ve yanında küçük bir çocuğun maceraya çıkma hikayesini daha önce de görmüştük. Bunun farklı farklı örnekleri var. Mesela yine bir Playstation özel oyunu olan The Last of Us bunun en iyi örneklerinden birisi. Ancak birbirine aslında bu kadar benzeyen ama birbirlerinden çok zıt gözüken iki karakterin bu yolculuğa beraber çıkması fikri benim çok hoşuma gitti. Oyunu oynarken Atreus’un babasına özendiğini net bir şekilde görebiliyoruz. Üstelik ne Atreus babasını ne de Kratos’un oğlunu tanımadığını rahatlıkla görebiliyoruz. Tabi ki ana hikâye dolasıyla beraber olmaları güzel ama bahsettiğim şey oyunu oynarken dikkatli bir biçimde incelerseniz iki karakterimizin de nasıl geliştiğini görebiliyorsunuz. Karakter gelişimini çok güzel göstermişler.

Bahsetmediğim birçok konu olduğunun farkındayım ancak bahsedersem kendimi tutamayıp oyun hakkında söylememem gereken şeyler söyleyebilirim diye düşünüyorum. Ben bu yazıyı kimsenin tadını kaçırmadan noktalayayım.

Bir final cümlesi kurmam gerekirse;

God of War kesinlikle oyunlara ilgisi olan herkesin edinmesi gereken bir deneyim.

Bakın bir oyun demiyorum çünkü bu bir oyundan fazlası, bu bir deneyim.

Bu günlük bu kadar okuduğunuz için teşekkürler.

Kendinize iyi bakın başka yazılarda görüşmek üzere.

Yorum bırakın