İyi günler sevgili okurlar.
Bugün üzerine konuşmak istediğim konu Kurtlar Vadisi ilk 97 bölüm. Evet artık bunu yapmamın zamanı geldi.
İlk olarak bilmeyenler için neden ilk 97 bölüm onu anlatayım. Kurtlar Vadisi çıktıktan sonra 97 bölüm sürmüş olup daha sonrasında yayın hayatına Kurtlar Vadisi Pusu olarak devam etmiştir. Pusunun yer yer güzel olduğunu duymuş olsam da izlemediğim için ona yorum yapamayacağım.
Şimdi ilk KV hakkında değinmek istediğim ilk konu gerçekten sadece bir dizi olmaması. Yani dizi dediğimiz şey sonuçta genellikle kurgu olan bir hikayeyi anlatan yapımdır. Ancak KV kurgu bir hikayeyi anlatırken gerçek hayata dair bir çok gönderme yapıyor. O dönemin Türkiye’si ve dünyasının siyasetini ele alıyor. Aslında insanların gördüğü ancak dikkat etmediği bir çok konuya parmak basıp farklı bir bakış açısı sağlıyor. Bunları yaparken de anlattığı şeylerden yola çıkarak geleceğe dair tahminler yapıyor.
Hikayesine baktığımızda ise kurgunun çok güzel işlendiğini ve çoğu Türk dizisine nazaran kervan yolda dizilir mantığının kullanılmadığını onun yerine projenin başında oluşturulan taslağa birebir uyulduğunu izlerken rahatlıkla anlayabiliyoruz. Öyle ki 10. Bölümde gördüğümüz bir detay 65.bölümde karşımıza çıkabiliyor. Ve bunların rastgele değil planlı olduğunu rahatlıkla anlıyoruz.
Dizi kadrosunun gayet iyi olduğunu hatta dizideki en acemi sayılabilecek oyuncunun başrol olan Necati Şaşmaz olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Zaten kendisi de seneler sonra Polat Alemdar rolünün ilk oyunculuk deneyimi olduğunu aktarıyor. İlk bölümlerde oyunculuğu göze batarken daha sonradan alışıyorsunuz.
Dizi kurgusundan bahsederken değinmediğim konu ise bazı teorilere göre dizideki karakterlerin gerçek insanlardan esinlenilerek yazıldığı konusu. Bu bir teori çünkü gerçekliği kanıtlanmış değil. Ancak gerçek olabilme ihtimali de göz ardı edilemeyecek derecede.
Ve gelgelelim anti kahramanımıza, yani Süleyman Çakır’a. Önce anti kahramanı tanımlayayım ki neden öyle dediğimi anlatabileyim. Anti kahraman aslında kahraman tanımının tam tersidir. Yani bildiğimiz kötülere benzemez. Dizi, filmlerde bize gösterilen kötülerin çoğu aslında kötülük yapmaya mecbur bırakılmıştır. Ailesi katledilir, haksızlığa uğrar vs. olaylar sonrasında kötü yolda ilerlemeye devam eder. Ancak anti kahramanlar böyle değildir. Onlar sadece hırsları, istekleri doğrultusunda kötü yolda ilerlerler. Yani onlar için kötülük bir mecburiyet değil bir istekten ibarettir. Buna zorlandığı için değil istediği için kötülük yapmaktadır. Dünya çapında verebileceğim en basit örnek Joker’ken Türk televizyonlarındaki en basit örnekte Süleyman Çakır’dır. O mafya olmaya zorlanmamıştır. İstediği için mafya olmuştur ve yaptığı her şeyin amacı güç hırsıdır. Anti kahramanlar genelde kahramanın tam karşısına konulsa da bazen kahramanı gölgeleyebiliyorlar. Süleyman Çakır sadece o dizinin kahramanını değil o dönemin tüm kahramanlarını gölgelemiş bir karakterdir. Öyle ki öldüğünde cenaze namazı kılınan, hala her sene büyük bir güruhun ölüm yıldönümünün de andığı başka bir karakter bilmiyorum ben.
Kurtlar Vadisi hakkında uzun uzun yazılabilecek ancak benim anlatmak için yeteri kadar yetenekli olmadığımı düşündüğüm bir dizi. Kesinlikle izlemeniz gerektiğini söyleyip hemen ardından yazımı bir ufak spoiler ile kapatıyorum.
43’te vuruluyor,45’te ölüyor.
İyi günler.

Yorum bırakın