”ne olursun bir şey söyle” 

Çoğumuz filmlerde bu tarz bir sahneye denk gelmişizdir. Kadın cinnet geçiriyor, adamın omzuna omzuna vuruyor. ”Konuşsana hadi konuşsana” diye çığlık çığlığa ağlıyor. 
Adam zaten kalender, sesi soluğu rutin. İstif bozulmuyor dağınık bir yatak misali. Hep aynı düzende ama bir düzensizlik içinde. Adam konuşsa kelimelerin içinde boğulmaktan korkuyor. Çünkü bazen kelimeler çoğaldıkça derdin de çoğalıyor. Sen aslında kendine bile söylemezken bir şekilde üstünü örtmüş oluyorsun ancak bir şekilde ya dilinden dökülürse? Bu korkuyu yaşamaktansa susmayı tercih ediyorsun. O yüzden susmak, kaçmanın en kolay ama belki de en zor yoludur. Neden mi en zor yollarından birisidir?

Ya yorulmuşsan? “ne uğraşacağım ya, bana ne” durumuna gelmişsen mesela.. Bu bezmişliğe eriştikten sonra dünya umrunda olmaz zaten. Nasıl olsa anlamazlar kafasına çoktan erişmişsindir. Çağımızın modern kanayan yaralarından biridir bu. Dinlemeyi bilmediğimiz için anlatmaktan da vazgeçiyoruz. Yalanlar söylediğimiz için yalanlar duymak istemiyoruz. Yani kısacası ne dinliyor, ne de anlatıyoruz.

Dinlemek ve anlatmak sorun dahilinde olmadığında ise sadece söylenenlere cevap bile vermek istememe hali oluyor susmak. Konuşmak içinden gelmiyor, gelmek şöyle dursun midende bir yere oturuyor, ağırlık yapıyor. Susmak istiyorsun her şeye ve kafandaki tüm fikirlere karşı. Hani öyle olur ya bazen… Söyleyecek şeyin çoktur aslında ama beynin cümle kurmak, ağzın laf yapmak istemez. O an sadece bakarsın ve dinlediğini zannedersin. Duyarsın bir şeyler, ama içinden gelen ağızdan çıkmaz, gözünden çıkan tuzlu bir sıvı olur sadece. O da hüznünden değil söyleyemediğin sözcüklerin toksik etkisinden dolayı akar gözlerinden. Soğan doğrar gibi içini doğrar karşındaki, farkında bile olmaz ve sen sadece ağlarsın sessizce, başka bir şey yapamazsın, engelleyemezsin kendini. 

Pratik bilgiler kitabı olsa hayatın keşke. “soğanı doğramadan önce sıcak suya sokun” gibi bir şey olsa, “içiniz doğranırken ağlamamak için, içinizi bir gece önceden ılık suya yatırın” diye belirtse mesela. Sen de böylece ağlamamak için kendini kasmak zorunda olmasan ve konuştuğunda koca gözlü anime kızı gibi gözlerinden bol tazyikli fıskiye benzeri su saçmayacağından emin olsan, ama olmaz ki. Durduramazsın kendini, durup durup sulanır gözlerin. Utanırsın herkesten, kalabalığa karşı küçük ve güçsüz düşmekten… susarsın, sesin çıkmaz ama gözlerin su akıtan arızalı musluk gibi su sızdırır gerekli gereksiz. “n’oldu? neyin var? hadi anlat bana, ben konuştum şimdi sen söyle içindekileri” der içini soğan gibi küp küp doğrayan. Bakarsın öyle, “iyice kıydığın soğanları şimdi kızgın yağda şöyle bir kavuruver pembeleşinceye kadar” demek istersin. ama olmaz işte…

Hayvanları koru,

Doğayı sev,

Kendine iyi bak.

Onur ayınız kutlu olsun🏳️‍🌈

“”ne olursun bir şey söyle” ” için 2 cevap

  1. Ayşe Sude Avatar
    Ayşe Sude

    telefonumu dinliyor olabilir misin notlarımı falan. cümle içine dizemediklerimi okumak çok güzel ❤

    Beğen

    1. Emre Skywalker Avatar
      Emre Skywalker

      Düşüncelerinize tercüman olabilmek gerçekten çok güzel. Umarım kendinizi bulabileceğiniz nice yazılar keşfedersiniz sitemizde. Keyifli okumalar 🙂

      Beğen

Ayşe Sude için bir cevap yazın Cevabı iptal et